16 Ağustos 2012 Perşembe

ben mi???

Ben 1983 yılında doğmuş,çay içmeden büyüyen dönemin çocuğuyum.Herkesin çay keyfi varken benim hiçbir zaman olmadı. Bipolar teşhisi konulduğunda bütün bu manyaklıklarımın sebebi anlaşılmıştı aslında.Ailem 4 kişiydi. Babama çok düşkün olmama rağmen 14 yaşından beri ne görüyorum,ne sesini duyuyorum ve geçen gün metrobüste karşımda oturan kızın telefonunun çalmasıyla açıp telefonunu 'iyiyim baba sen nasılsın?'dediğinde farkettim ki babam beni hiçbir zaman cep telefonumdan aramadı! O öldükten sonra cep telefonum oldu. Baba özlemi hala devam etmekte,dengemi oynatır çoğu zaman bu olay. Bunun dışında wolf pek mutlu bir hayat sürmedi. Bir kez aşık oldu. Ama deli gibi bir aşk 3 yıl salak gibi kullanılmış oysa ki. Adama aşıkken adam onu dövmüş,kırmış ama o hala peşinden gitmiş taa ki bir sabah 6:30 civarında adamın ağlaya ağlaya seni bu gece aldattım dediği zamana kadar. Wolf kırılmış o anda demek ki ve o günden sonra da kimseyi o kadar sevmedi hiç güvenmedi.

Flörtlerim oldu hep en fazla 1 ay süren:)sonunda adamlar deliye döndü. Yapmadığımı bırakmadım. Savcılığa vericem diyenden tut da ben seni hiç böyle düşünmemiştim diyene kadar. Ama wolf hiç güvenmiyordu ve kafasında kurup kurup adamlara saldırıyordu. Beni aldatıyor diyip ev basıyordu:) Detayları anlatıcam. Burası benim alanım olacak ve ben her şeyimi yazıcam.

28 Aralık 2010 Salı

öyle bir resim ki...

elimde ne bir kağıdım ne de rengarenk boya kalemlerim,renk cümbüşü yaşanan paletim var şuan.içimden bir resim yapmak geliyor.siyah beyaz olmayan,içinde çocukların olduğu.yaşlı insanlar,ayrılanlar,acı çekenler ama hepsini mutlu edeceğim bir obje var o resimde.ağlayan bir çocuğu güldürmek için pamuk şeker,yaşlı insanı gülümsetecek bir torun,acı çeken insanı mutlu edecek bir aşk.
bir yıl sona ermek üzere.düşününce bu yıl bir çok şey yaşandı.bazen güzel bazen çirkin günler ama sımsıkı sahip çıkmam gereken benim günlerimdi.yeni yılda ise tam bir belirsizlik var.istediğin gibi,resim yapar gibi yılların günlerini yaşamak mümkün değil!elimizden gelen sadece iyi düşüncelerle yeni yıla girmek.kimisi inanmış kırmızı don giyer,kimi kapısının önünde poşet içinde narı patlatır.ama herkesin istediği tek şey var ki yeni yıl daha güzel geçsin.
enerji yollamak lazımmış.her şey bu pozitif düşünürsek pozitif yaşanıtmış.inananlara lafım yok.çünkü bende inancım olmadan bir şeye inanmadan yaşayacak biri değilim.illa birine,bir şeye,tanrıya,Allah'a inanmam gerekiyor.bendeki güç sınırlı çünkü.güç almam için bana yeni yılda bir dolu kaynak ver diye dualarımı etmekteyim.gücüm yerine geldikçe çünkü güzel günlerimin sayısı artacak.
ben resim çizemem!insan resmi yapmaya çalışsam ata benzer ama biliyorum ki o resim yapılacak ve o resimdekiler mutlu olacak.tek yapabildiğim insanları mutlu edebilmek.bu yeteneğimin öldüğüm güne kadar alınmasına izin vermeyeceğim.

12 Ekim 2010 Salı

sahneden düşesim var


Hayat dediğin bu!!!!
İçindekileri bastırman için sana verilen bir sahne.içinden gülmek gelse böyle kahkahalarla sesini kısarsın,ağlamak gelse böyle bağıra çağıra gizlenecek yer ararsın. Sahne ne işe yarar peki? Sadece rolünü yapacağın merdivenlerle iki üç basamak en fazla çıktığın bir yere o kadar özenle hazırlanırsın ki. Normalde artislerin yaptığı makyaj yerine sen;zararlara karşı kılıç kalkan ekibi misali çıkarsın,bütün duvarlarını önceden kontrol edersin sıvaları dökülen yerlere illa ki bi ek yaparsın ki açıklık kalmasın diye.
Rolün sana bir senaryo ile verilmemiştir oysa ki. Sen her gün yeni bir konuyla sahnedesindir. Gizleyerek kendini. Öyle güzel rol yapmaya başlarsın ki artık her gün pratik yaptığından dolayı bazen yüzüne maske bile takmaz olursun.
Ağlamak istiyorum aslında,gülmek istiyorum kahkahalarla.
Bugün rolüm yine bir başka. Sahne istemediğim bir yerde ve ben istemediğim bir yerde sadece ellerimin titremesini saklayıp,soğukluğunu gidermeye çalışıp etrafa gülümsemeye çalışıyorum.
Bugün sahnem; benim babamın yanında,küçük bir pasta ile üzerindeki mumu üflemek için sadece istediğim bir nefesti.12 ekim 1953 doğum tarihin. İyi ki doğdun,iyi ki ben senin kızınım,iyi ki de sen benim BABAMsın…

24 Eylül 2010 Cuma

içimdeki karanlık



anladım...benim zamanla alıp veremediğim var..o geçecek diye bir direnişim...öyle de böyle de geçiyor elden gelen yok ama ben hala direnmekteyim.zamana bırakmak bana göre dipsiz kuyulara düşmek gibi sanki..
düzgün karar vermek,doğru kararı verebilmek için çoğu insan zamanla barışık,zamana bırakan bırakana...
alıp veremediğim bir zamanla olsa o da iyi.yaptığım şeyden dakikasında pişman olup,o her zaman bana hep zararı dokunan kılıç kalkan ekibi gibi elimi kolumu sallaya sallaya duvarımın arkasına geçiyorum ve geçerken de hep kendime laf atıyorum.o duvarımı sevmiyorum.benim olan o duvar hep beni zarara sokuyor.ama kolay kolay yıkılmıyor.tuğla duvar değil ki çağır kepçeyi vursun kırsın tuz buz etsin ama o kadar kolay değil işte.ilk önce insanlara güvenmem gerekiyor.daha önce yaşanan tecrübeleri ışık olarak tutmadan.unutmak değil ama her ışık lazım olduğunda ise cımbızla çeker gibi en kötü tecrübeleri neden ışık yapar ki insan?
açılmayan telefon verilmeyen cevaplar hep yalanlara çıkmaz ya.belki tuvalette bağırsakları bozuldu yada aynı benim gibi telefon kullanıyor ve cebinde sessiz modda titreşimi bir türlü hissetmeyi bilmiyor!öyle bir içime işlemiş ki yalanlar elimde olmadan bana sahip çıkıp,beni yönettiğini görüyorum.sanki içimde iki karakter var.biri çocuksu,mutlu,neşeli...biri ise kuşkucu,kapkara,güvensiz.arasını hiç bulamadım,barıştıramadım içimdeki benleri.
aslında öyle güzel bir şey var ki hayatımda.gördüğüm gün bir his geldi içime.benim kadar yaralı,benim kadar iyi olan biri.nasıl yakın olmak istedim,nasıl sarılmak,nasıl onun o güvensizliğini,karanlıklığını değiştirmek istedim ama biliyorum ki benim o karanlığım onu da gün gün benden uzaklaştıryor yavaş yavaş...

18 Eylül 2010 Cumartesi

Gelirine....Giderine....

Her gün duyar oldum…. Gider yap sende,gider yapıyor,giderine…. Evet herkesin ağzında ama öyle bir söyleniyor ki herkes başka bir olaya hep aynı kelimeyi seçiyor.GİDER….
Peki bu GİDER olayı ne peki???
Ona buna soruyorum…
- gider yapmak şey işte yani posta koymak gibi….
Başka biri ise
- gider yapmak yani horozlanmak diyor..
bir başkasına sormamla beraber benim anlamlandırmaya çalıştığım tüm kalıp yerle bir oluyor.
- gider yapmak yani atar yapmak. Atarı işte…
diyor….
Şimdi bir anlamlandırmaya çalıştığım GİDER yapmak varken yanına bir de ATAR yapmak çıktı…
İnsanın gülesi ve ağlayası aynı anda geliyor…gülmemin nedeni bu kadar kulağa komik gelen bir laf daha uzun yıllar bence gelmez.ama ağlamama neden olacak şey ise;ben artık yaşlandım sanırım…
Kendi aralarında gençler öyle güzel kullanıyorlar ki bu lafları,şifre gibi bir şey olmuş sanırım.
Ama biz 30 lu yaşlara geldikçe yaşlandık lafını daha da fazla kullanan kesim bu lafın anlamını aramakla meşgul.
Google sağ olsun search e yazıyorsun ‘Gider Yapmak’sana getiriyor tüm kesimlerden yorumlar.ekşi sözlük,inci sözlük ve ilk defa duyduğum bir dolu sözlükte…hepsinde ilk yazdıklarım bana söylenen şeylerde kullanılıyor. Yani iki kelime var aslında yan yana geldiğinde bir o kadar anlamsız olan ama şuan konuşulan insanlar arası özel dilde(çünkü çoğu zaman kullanılan çoğunluk tarafından kendileri inci dizer gibi dizip uğraşıp yarattıkları bir dili konuşuyorlar)bir dolu anlama geliyor ve sorunsuz anlaşabiliyorlar…
Biz 90 ların çocuklarıydık…60-70-80 lerde çocuk olanlar bizleri anlamazlardı…bizim zamanımız bir başkaydı siz bilmezsiniz bizim bildiklerimizi,yaşadıklarımızı,bizim çizgi filmlerimiz bile güzeldi diyorlar ya işte ben şimdi onlara hak veriyorum…biz 80 sonu 90 ortalarında çocuktuk ve şuan milenium çağı çocuklarıyla ciddi farklarımız var…onlar bizlere benzemiyor…bizde onların çocukluklarını beğenmiyoruz. Yani demek oluyor ki hayat zaman geçtikçe bize her şekilde empati yapmayı öğretiyor. İster istemez empati yapmak zorunda kalıyoruz. Onları dinlerken,onlarla konuşurken onlar gibi düşünmeye,onların ne demek istediğini anlamak için onların dillerini empati yaparak çözmeye çalışıyoruz.
Kavram karmaşası keşke hayatımızda bir tek bu şekilde olsaydı…GİDER YAP boşver diyebilseydik…GİDERİNE KADAR diyebilseydik…HAYAT BİZE GİDER YAPIYORSA EĞER BİZ ALAYINA GİDER diyip gülüp üstüne bir de GİDER YAPSANDA ANCAK BENİM HOŞUMA GİDER diyip bir güzel kahkaha atsaydık…

9 Eylül 2010 Perşembe

bayram gelmiş BANANE!

bayram en çok çocuklara derler ama benim bayramla ilgili aklımda tek bir hatıra var ki;barış manço'nun 90'larda çocukluk yaşayan çoğu kişi gibi "bugün bayram...erken kalkın çocuklar"sesiyle uyanmak.o zamanlarda sevmezdim ben bayramı.çünkü okul yok,adı tatil olan bir günde neden erken kalkıyoruz ki diyip lanet lanet kalkar kahvaltı ederdim.ama nerden bilirdim ki bayramların daha da kötü geçeceğini ilerideki zamanlarda....
1999 yılından beri artık hiç ama hiç sevmiyorum bayramları..çünkü artık 4 kişilik bir ailemiz yok.babamın ölümünden sonra 3 kişi oturulan vasat kahvaltı sofraları,kimsenin konuşmaması ilk yıllarda bayram kahvaltılarının artık sadece erken kalmamdan ötürü lanet olmamdan çok daha kötü geçeceğini işaret etmekteydi.daha sonra ailemiz kademe kademe ilk önce 4 sonra 5 kişi olsa da yine de bayram sabahlarının bir tadı tuzu yok.bir de bayram günü babama giden yolun başında dikili bir taşa gittiğini görüp önünde sadece durmaktan başka bir şey yapamayınca iyice anlıyorsun ki bu sayıyla alakalı bir durum değil.
bugün yine bayram ve ben yine o taşın başına geçip dururken sadece baktım,gözümde güneş gözlükleri olsada hıçkırıklarım tüm aileyi mahvetti...yıllar geçtikçe acı azalıyor yada alışılıyor ama o taşı görmek!celal banarlı....D.G 12.10.1953 Ö.T 6.6.1999 yazısını gördüğün anda her şey bitiyor..al eline bir balta kır istiyorsun...aslında kırmak falan istemiyorsun sadece istediğin şu:
babamı istiyorum...
tekrar Barış Manço çalsın,erkenden uyanayım ve sıradan herkesle bayramlaşayım...istediğim aslında bu kadar basit bir şey....